17 Ocak 2014 Cuma

ilk ve son

selamlar
ilk ve muhtemelen son hornet deneyimimi yaşadım. baya bi dillendirilmişti bu program. kuyruk acim da vardı evvelinden. dedim bi gireyim.

çeşitli mecralarda okuduklarım burunundan kıl aldırmayan bir yakışıklılar hegemonyasında süre gelen çeşitli paylaşımların olduğu bir adres.

dedim bu istanbul içindir. bir taşra kentinde olmaz böyle şeyler derken. evimden iki yüz metre ötede olan, markette sık sık karşılaştığımız adamı gördüm. ardından da yaklaşık otuz a yakın aynı ilde ikamet eden sima farkettim. yüzde altmışı yarı çıplaktı ya yazdan kalma bir plaj fotosu ya da duğmeleri açılmış gömlekler arasından gosterilmeye çalışılan bedenler bir "ıyk " dememe neden oldu.

sonra diğerlerine nazaran daha da bir giyinik olan birine selam fln derken ikinci baloncukda "foto lazım " deyince işin adabı bu herhalde dedim gönderdim.  Allah var muhattabımın eli ayağı düzgün hoş biri olması aklıma karpuz kabuğu düşürmüş olsa da dedim muhabbet ediyoruz şurada kalıp yarın istemeye gitmicem ya diyerek gayet rahat sohbete devam ettim .

bi yerden sonra diyalog monolog a dönüşmeye başladı. en sonunda da tipsizsin sen cevabı geldi. arkadaşım biliyorum tipsiz olduğumu zaten. beni gorenler de bilir tipsizim amenna. ama muhabbet ediyoruz be kardeşim. ne önemi var tipimin.

ben hakikaten anlamıyorum. ilkdi. kızdım. tabi bu sırada cinsel organının görüntüsünü gönderen iki kişeye verdim veriştirdim.

en sonunda dedim "ımtırak olum sana göre değil burası boşuna vakit kaybetme topukla sen."

ve bir maceranın da sonunu yaklaşık bir saatte getirdim. en azından muhabbet ehli birini bulaydım da sardırsaydık diye hayıflanmıyor değilim.

şart şart insanın yanı başında  "canın mı sıkık senin" diyen birinin olması şart abi.

görüşmek üzere...

16 Ocak 2014 Perşembe

tekrarlar ve bir anı

 selamlar.

din olgumuz konulu bir yazı yazmıştım ben geçenlerde. ama geçenlerde yeni abonmanı olduğum sevgili ot insan ın bi paylaşımına düştüğüm yorum eksenli coşasım geldi.

belki de sevgili eflatoon rengi ne bırakmak lazım bu konuyu ama tutamadım işte kendimi.

varlığımız fazla bilişsel bir tanım olsa da birçok parçanın bir bütünü. ve bu bütün her bir parçadan daha büyük bir hacim , anlam barındırıyor.

varlığımızın temel boyutu bedenimiz elbette. fiziki kanunların kullanıldığı bir yaşam formunda elbette bedenlerimizle varlığımızı görünür kılıyoruz ilk etapta. ama sonra bir bakıyoruz ki iş bedenden çıkmış, bambaşka mecralara kaymış.

her biri için düzgün olmayan çok yüzlünün birer yanal yüzeyi tanımlaması çok teknik kalabilir belki . o sebeple kimlikler üzerinden konuşmak belki daha yerinde olacaktır.

bedensel kimliğimizin yanı sıra çok sayıda kimliğimiz de mevcut. siyasi kimliğimiz yoğun gündem içerisindeki ülkemizde sık sık göstermek zorunda kaldığımız bir kimlik artık. duygusal kimliğimiz de mevcut ki. ben biriyle aynı kombinasyona sahip bir kart görmedim henüz. sonra belki de bloglarımızı açma sebeplerimiz de biri olan cinsel kimliğimiz. ardından özlenen kimlik gibi bir kavram da var unutmamak lazım. en lazımlarından biri de literatürde yüzde doksan beşi müslüman gözüken bir ülkede ayırt edici bir özellik değilmiş gibi zannedilğinden fazla kullanılmıyor.

"müslümanız elhamdüllillah" çalımı ile oluşturulan bu kimlik herkes de aynı başlangıç da. desenlere baktığınız da çok farklı şeylerle karşılaşıyorsunuz malesef.

bloglarımızda hemen hemen sürekli cinsel kimliklerimizden bahsediyoruz. ama bütünün tek bir tarafı bu değil. elbette geriye kalan tek kimlik de din değil. ama bir kimlik.

malesef bu kimliği de inşa edişimiz,ettirilişimiz, türlü türlü hatalarla dolu. aynen cinsel kimliğini kabullenemeyen homofobik eşcinseller gibi dinsel kimliğini kabullenememiş ya da kabul ettiği kimlik ile barışamamış nice dinfobik müslüman mevcut.

cinsel kimliklerini rahatlıkla düzenlemiş barışık eşcinsller için din kimliklerini de güncellemek ya da değiştirmek veya kabul etmek daha da kolay olsa gerek.

ne olursa olsun dinin "aman canım işime bu geliyor ondan bunu tercih ederim" kuralları olduğunu zannetmememiz gerekiyor. "kolaylıklar " dinini "aşırılıklar" dini haline de getirmemek gerekiyor.

şu anlattığım bir çoklarını kızdırabilir. ya da tuhaf bulabilir ama bir anımı aktarmak istiyorum

bir önceki yazımda bahsettiğim eski partnerimle biriklkte yatıyorduk. aynı yatakta yattıgımızdan biri kıpırdasa diğeri mutlaka uyanır. kalktı bu. duş aldı geldi ve namaz kılmaya başladı. o dönemde de daha sonrası ve öncesinde de namazlarımı aksatmamaya çalıştım. hayatımın onunla kesişen döneminde o da kılıyordu şimdi en alemdedir bilemem. uzun bir süre kıldı. aarda uyudum uyandım. dedim bende katılayım. hızlı bir duşla geçtim durdum arkasına beraber kılmaya başladık. neden sonra durdu. dua etmeye başladı. "Allahım arkamdakinin tüm günahları bendedir. onu yakma cehenneminde." duramadım " herşeyin bilgisi sendedir ikimizi de cennete ehil hale getir bizi hem birbirimize hem de sana komşu eyle" ani doğaçlama dualar bunlar. sadece şahit olduk birbirimize.

sonrasında dondu. sarıldı. yeniden uykuya çekildik aynı yatakta.

ben cinsel kimliği geç kabul edenlerdenim. dinsel kimliğimi ise biraz daha erken kabul etmiştim. bu her ikisi birbiriyle uyumsuz değil. aksine birbirini destekliyor.

inanmazsanız yaşayın ve görün

görüşmek üzere dostlar.

11 Ocak 2014 Cumartesi

yıldızlar ve bendeki yansımaları

selamlar
astroloji... ya da daha uygun bir tabirle gök bilimi.  her zaman ilgimi çekmiştir. babanemlerin evindeki  "vega" görüntülerinde saatlerimi harcadığımı bilirim.

hayatın tamamını insan merkezli düşünürüm ben. ne varsa insan içindir derim hep. önemli olan insanın tavrıdır burada. bu bolluk içerisinde nasıl tepki verecek."hizmetçilerini" nasıl muhafaza edecek. derim hep " abraham lincoln siyahi koleliği kaldırmaya çalıştı ancak maddenin köleliğini arttırdı. kıymetini bitirdi. adı konmamış kapitalizmin acımasız ellerine teslim etti " diye. haksızım belki ama beni çıkarım yapmaya itiyor. tarihsel olgular.

bu mantıkla bakılınca bilmem kaç ışık yılı ötedeki vega dahi mutlaka insanlığın faydası adınadır düşüncesi de oluşuyor.

vega ya değil de daha yakın yıldız kümelerine yönelelim. burçlara.

çoğu muhafazakar " aman batıl şeyler " der geçer.  hatta bir kısım anti muhafazakar dahi bununla paralel düşünür.

ben orta yolu seçenlerdenim. burçlar vardır çünkü doğum anındaki çekim kuvvetleriyle kişinin fıtratını belirlerler. ama bu burçlardan işleri fazlaca kolaylaştırıp günlük fısıltılar vermesini çok saçma bulurum.

bakmayın blogda yeni bir eklenti yaptığıma. amacım burçları görünür kılabilmek.

ben terazi burcuyum. aristokrat, nazenin, adil derler bizler için. yükselenim ise tam sınır bazı hesaplamalarla başak bazı hesaplamalarla terazi çıkıyor. terazi olmasını istemezdim. çifte terazi hassasın da hassası oluyor. tam bir üretim hatası ama davranışlarıma terazi - başak kırmasından daha iyi uyuyor çifte terazi.

erzurumlu ibrahim hakkı yı bilirsiniz. güneydoğu anadolunun eşsiz bilim insanlarından biri. siirte gidenler varsa mutlaka müzeyi rasathaneyi görmüştür.

marifetname adlı eserinde üste bahsettiğim şekliyle açıklıyor burçları. tarihsel kökene dikkat çekiyor. on iki hayvanli takvim. on iki yılı temsil eden çin hayvan zinciri. bunların hepsi burçların kişilik özelliklerine katkısını kanıtlıyor.

bu arada çin gökbilimine göre de ejderha yılı doğumluyum ki bu da terazinin çin versiyonuna denk geliyor aşarı yukarı.

islami boyutuyla da boşuna üzerine yemin edilmiyor on iki burcun.

daha çok konuşur belki ama ehil birileri el atsa daha iyi olur gibi. kişilik  önemli şey onu doğruya kanalize etmek daha da önemli .

görüşmek üzere dostlar