23 Ocak 2013 Çarşamba

dışavurum

dün bir yazı okudum

"aşk hep istedikleri
bilmezlerki diledikleri
körlük iksiri"

aşkı benim kadar arzuluyanı daha tanımadım. derinden gelen sesle aşk derken sanki yıllarca karanlıkta hapis birinin ateş böceği peşinde ışık diyerek gezmesi gibi bir ses duymadım daha

aşkı ışık yapmak istedim karanlık gönlümede. bir mum dahi olsa yeter dediğim anlar hiç de az değildir yeterki şu karanlık dağılsın derdim.

ama aşk ışığından yoksun kalbim görme yetisini gözlerime vermiş olmalı ya da hislerime sezgilerime gündelik yaşamda inanılmaz avantajını görüyorum bunun . ve aşık olmak hissiyat körlüğü demekse ben kalbimde herşeyi el yordamıyla bulmaya razıyım demekten alamıyorum kendimi.

biz eşcinsellerin buna ihtiyacı var teyakkuzda durmaya. kör olmak bize göre değil. gardımızı düşürürsek nasıl daim olabilirz ki.

ama dil mantık izdivacının meyveleri bu kelimeler her ne kadar da aşk  senin için değil en azından şimdilik dese de içimde haylaz bir çocuk eve gelipte laf arasına sıkıştırdığım buzhane çıkması iki espiri yaptığımda aşağıdaki gibi bir yüz görmek istemyor değil
her şey gönlünüzce olsun efendim ...

22 Ocak 2013 Salı

yazmak olsun adı

selam dostlar 
hiç konu felan belirlemedim kafamda doğaçlama olsun istedim ben olayım istedim sanırım az ya da benden olsun istedim yazdıklarım anlık hazırlıklı değil öncekiler gibi
son günleri ağır hastalıklarla geçirdiğimden bol bol vaktim vardı aslında düşünmelik ama sanırım düşünme işini apan orgnım da hasta olduğundan ortaya çok somut şeyler çıkmadı.
dün gece annemle eşcinselliği tartıştım baya enine boyuna ilk değil son da olmayacak aileye açılmış olmanın doğal sonucu  yıllarca annemden saklamama rağmen 2 yıl önce başarısız ve büyük çaplı intihar girişimim sonucu mecburi açıklama da bulunmak zorunda kaldım
sonuçta bazen destek görüyorum bazen yadırganıyorum öyle gelgitli bi döngümüz var 
olsun anneme sahip olduğum için okadar şanslıyım ki yurt dışında olsaydım sanırım yakın çevrem lucky ismini takardı bana o derece


dün yeni bi diziye başladım last resort hoş özellikle james king karaklteriyle daniel lissing  baş döndürücü bi görüntüsünü sizinlede paylaşayım dedim


ve 2 gündür ardı arkası kesilmeden dinlediğim şarkı annem bile beder mi diyo o kız ne diyo diyerek kendi dilince "bıktırdın ama " dedi onuda bi tanıtayım dedim size nashville dizisinin pilot bölümünden if i didn t know better  buyrun efendim
hele erkek solist sam palladio çok  yönlü biri hem göze hitap ediyor hem kulağa :)


13 Ocak 2013 Pazar

çay ve biz

yeniden merhaba ;

biraz yaşadığım gel gitlerden bahsetmek istiyorum bugün.

mesleğim dolayısıyla sürekli konuşuyorum ve bu mevsimde boğazınızı iyi korumazsanız malesef faranjit veya benzeri hastalıklara tutulmanız işten bile değil. bundan dolayı sıksık sıcak içeceklerle boğazı yumuşatma gereği duyuyor insan. ve çay en hızlı ulaşılabilir olduğundan günde 7 8 bardak çay tüketmek demek oluyor bu.

7 8 bardak dile kolay son bardak çayın mide bulandırıyor olması gerekiyor normalde ama öyle değil. çünkü çayı demleyen hem salt çay olmasın hem de kış günü yazık bunlar üşür hasta olur deyip çayın içine karanfil veya bazen zencefil çubuk tarçın atıyor ya da bunları çeşitli kombinasyonlarla birleştirip eklemede bulunuyor. ve her gün içtiğimiz çay zevkli hale geliyor.

eskiden günde 2 bardak çay içemezdim yaklaşık 8 yıldır şekerli içecekler tüketmediğimden -arada ufak cola kaçamakları oluyor ama onlarda sıfır şeker denilenlerden- tat çok yoğun geliyordu.

neden anlatıyorum. "yahu ımtırak çay çay canımız çay çekti" diyor olabilirsiniz. ben burdan bi ders çıkardım kendime.
kendimiz değiştirmezsek ya da ekstra tatlar eklelezsek kendimize bir yerden sonra sıkıcı olabiliyoruz. kendimizi yenilemek yeni özelliklerle donanmak karşımızdakinin bizden daha farklı tatlar almasını sağlıyor. aradaki bağlar ,dostluklar, aşklar kuvvetleniyor.

bir de bu dersin bizcesi var. biz eşcinseller bu toplumun sakat kız çocukları gibiyiz. kız çocuğunun toplumsal kıymeti sizce zaten malumdur üzerine de engellilik halini ekleyin . ben toplumdaki konumumuzu böyle tahayyül ediyorum.

kendimizi sevdirmek zorunda değiliz ama yine de toplumsal uyum içerisinde olmak bizim istikbalimiz açısından çok daha önemli . bu yüzden zaten bence eşsiz olmasına rağmen genel için buruk olan tadımızı güzel kılmak durumundayız ki böylece bırakın içmeyi koumuza katlanayan insanlar dahi bizden br iki yudum alabilsin

murathan mungan çoğu kişi kaleminin gücünden cinsel tercihini görmüyor ya da önemsemiyor bile çünkü her an  farkli tatlar katarak ikram ediyor kendini

 ben bugün tarçınlı karanfilli çayımdan 6. bardağımı içerken yazıyorum bu yazıyı bi 3- 4 tane daha deviririm sanırım.

ve çevremede aynı hazzı yaşatmak istiyorum.

her dem farklı kokular saçmamız dileğiyle....

not: bu arada düşüncelerimi çok fazla düzenlemeden aktardım size kusurumu affedin

10 Ocak 2013 Perşembe

derin sorunsal

evet efendim yeni bir yazı ile daha selamlar edip büyükler küçükler faslını geçip hoop konuya geçiyorum
aşk ve dostluk kavramlarıyla ilgili çeşitli araştırmalar yaptım. az biraz toplum taraması biraz telefon görüşmesi ve ürünlerine , varlığına sağgı duyduğum zekalarla beyin fırtınası yaptım.sonra derle topla derken buyrun aşağıdaki gibi oldu herşey.
aşk ve dostluk birbirlerine çıkan iki çıkmaz sokak aslında. ben uzun zamandan beri aşkı çok yoğun bir paylaşım olarak görmüştüm hala da öyle görüyorum. aşk öyle bir paylaşımdır ki herşeyini paylaşırsın. içini dışını herşeyi. dostluk  duygu merdiveninin basamaklarında aştan bir hamle daha önce geliyor. sevgili o gay "dostun aşkın olmayabilir ama aşkın aslında en yakın dostundur" mealinde bir açıklaması olmuştu ki, daha öncesinde farklı tepkilere maruz kalan ben bu sözleri duyunca az sevinmedim.

ciddi bir kısım da var ki dostluk ve aşk duygularının farklı kaynaklardan oluşan mahsüller olduğuna inanıyor,  aşk ve dostluk birbirine yakın fakat farklı ailelere ait iki arkadaş sistemiyle hareket ediyorlar. bu sistemi çözmem gerektiğine karar verip çeşitli irdlemelerde bulundum. sonuç kültürde saklı
dosta asla aşkla bakılamayan bir görenek üzere yetiştiriliyoruz. yıllarca kanka olan kızlı erkekli ya da erkekli erkeli veya kızlı kızlı  gruplar birbirlerine olan hislerini çok uzun yıllar sonra açıyor. iyi birşey mi tartışılır.  ama günümüzde bu kadar zor bulunası birşey olan aşk daha alt bir duygu adına nasıl terk edilebilir ki
hamurun fazla su çektiğinin farkındayım bu nedenle çok daha üstelemeden sizlere bırakıyorum devamını.
ne fark görüyorsunuz bu iki kavram hakkında gerçekten meraktayım.
aşkınız bol olsun efendim

7 Ocak 2013 Pazartesi

potansiyel güç

Murathan Mungan ı bilirsiniz. Edebiyatın bizcesinden bukatler de sıkıştırır eserlerine. kendini anlatır ya da kendi gibileri Eldivenler , Hikayeler adlı eserini epey bir zaman önce okumuştum- zaten bir solukta bitiveren birşey- ama orda karşılaştığım bir hikayanin ben,m üzerinde değişik anlamlar ifade edeceğini hiç düşünmemiştim ...

"ansızın her şey" adlı öyküsünde Mungan fiziksel sebeplerden ötürü erkek cazibesini geç farkeden bi  delikanlının bu güc nasıl bir silah olarah kullandığından bahseder.-ya da ben öyle anladım yanıldıysam Murat Bey in affına sığınıyorum-

kontrol altına alınmamaış ve olur olmaz heryerde kullanılmaya hazır bir yıkıcı güç arkek cazibesi...
böyle bir gücümün olduğunun yeni farkına vardım. gerçekten çok tehlikeli oldduğuna karar verdim . yanılıp yanılmadığımı anlamak için olayı bir de sizlere anlatmak istiyorum

havaalanında check in işlemleri sırasında ağzının içine düşücekmiş atmosferi yaratan bayan görevlilerden oldum olası gıcık kapmışımdır. -erkek oldumu muhtemelen aynı duyguyu memrlar yaşıyor ama karıştırmayalım orayı :) - 
izmir den kalkan uçağıma yetişmek için valizimi nasıl doldurduğumu bilmiyorum 4 kilo bi fazlalı olduğunu havaalanında öğrendim. gayri ihtiyari ödemem gereken ücreti yanımdaki nakiti kredi kartımdaki limiti düşünürken birden görevli bayanla göz göze geldim ve şimşekler şimşekler
üstde bahsettiğim hikaye zihnime hücum etti. nasılsa bu ücret ödenecek denemekten ne kaybederim ki deyip bayana karşı olan psikolojik hareketımı başlattım.
ses tonumdaki değişikliğe kendim bile inanamadım ama işe yaradı. ilk defa bir bayana kur yaptım ve tuttu .
hem ne tutmak ekstra bagaj ücreti almadan milletin üçer üçer oturdu uçakta -en arkada olsa da -tek başına seyehat. defalaece gidip geldiğim yolun en keyiflisiydi. :)
hadi canım bukadar da tesadüf olmaz deyip bir kaç kere daha denedim ve sonuç mükemmel...
evet bu silahı yeni keşfetmiş biri olarak ilk başta keyif alsam da şu an "tehlikenin farkında mısın " çanları kulaklarımda çalıyor.
dur demeli miyim ki ....

3 Ocak 2013 Perşembe

diziler

ahh dizler...modern zamanın arkası yarınları 60lar 80ler arası dünyaya gelseydim kesinlikle hippi olacağımı anneme anlatırken 80 lerde doğsaydım kesinlikle radyo tiyatrosu bağımlısı olurdum söylemini geliştirdim neyseki modern zaman genciyim ve -yerli dizilerin uzunluğu ve boşluğundan mütevellit- yabancı dizi mübdelasıyım. -evet sigara alkol ve kumarım yoktur ama dizi bağımlılığımı itiraf etmek durumundayım :) - 
sadece son dönem dizilerini yazsak ciddi bi yer dolduracağından ben bizce dizilerden bahsetmek istiyorum. -ya da cümleyi daha hoş bi hale getirip benim keşfettiğim bizce diziler-

queer as folk

değişimin öncüsü buram buram eşcinsellik kokan bu diziyi çağımız genç eşcinsellerine önermiyorum  filmin görüntü kalitesinden tutun da oyuncuların giydiği elbiseler yapılan şakalar aşağı yukarı 12 13 sene evveline dayanıyor
ayrıca -ki herkes bu söylediklerime katılmak durunda değil- eşcinselleri genel olarak "kafalarının" dikine giden cinsellik odaklı insanlar olarak işlemiş. aynı dönemdeki lezbiyen temalı the L word bile lezbiyen dünyasının duygularını vermede kısmen daha başarılı

hazır yeri gelmişken cinselliğin önemli olduğunu ama genelin içinde sadece bir parça olduğunu savunuyorum ve parçada takılı kalmak bütünün güzelliğindan mahrum kalmayı sonuçlar. ama cinsellik parçası eksik bir bütünde o güzelliğini asla tamamlayamayacaktır savıyla oturup kalkıyorum

the new normal

ve gelelim günümüz eşcinsel temalı dizisine . bu iki dizi arasındaki süreçte bir çok dizide arka planda eşcinsellik konu edildi ediliyor  modern family, glee, six feet under, gibi dizimiz gayet hoş şu an nole tatilinde ilk sezonunun 11 bölümü yayınlandı altyazıları da mevcut bi kuple diziden bahsedersek david ve bryan eşcinsel sevimli çifttimiz çocuk sahibi olmaya karar veriyorlar ve alsana eğlence
kişilere gelirsek  hepsi kendine münhasır şahsiyetler eşcinsel dizisi gibi görünse de bence kesinlikle bir amerika dizisi ryan murphy elinden çıktığı bariz olarak belli bu arada bry glee project deki dans tasarımcısını andırmıyor mu ?
dizinin kahramanı bence shania
david candır bryan az tuzlu fasülye turşusu yerken yakar olmadı mı aratıtırır kendini. jane rocky clay süper yan roller hele clay adam tam bir ironi ... sarışınlara karşı bi ön yargım olduğundan esas kızımız hakkında yorumdan çekiniyorum :)
izleyin
altyazılara ulaşmak isterseniz lütfen burdan buyrun

1 Ocak 2013 Salı

takvim takıntısı

selamlar
takvimler biraz daha ağırlaştı bu gece. eee kolay değil koca bir yıl oturdu üzerine. duvara asıpta hergece günün getirdiklerinin hırsını alırcasına tek seferde kopardığımız takvimlerimiz varsa çivilerini sağlamlaştırın derim. odamdaki duvara astığım tek aksesuar olan duvar takviminin yapraklarını gerçeketen çok seviyorum. ağaç canlanıyor gözümde tek fark tüm yıl yaprak dökmesi yeni bir tür olması muhtemel
yahu takvim takvim git her kurumun kendine ait bol yapraklı bi takvimi vardır istediğini al bize ne  diyebilirsiniz. haklısınız. geçen bir banka promosyon olarak takvim dağıtıyordu. üzerinde her mevsimden bir ağaç. sanırım dedim tasarım uzmanı da ağaç olarak görüyor takvimleri... ve herkes de böyle bir şablon oluşturuyor.
takvimin benim için önemi büyük. çünkü anneme eşcinsel olduğumu anlattığım gün odamdaki ilk bizce armayıda bu takvime kazımıştım -renkli kalemelerle çiziktiriverdiğim gökkuşağı-
olabildiğince tekil renkleri seven benin böyle radikal bir renklenmeye gitmesi elbette tonla soruya sebep oldu ama 2 yıldır her gece ona bakıyorum her yağmurda  her resimde  her ışık kırılımında kendi gibi  olanları hatırlayan milyonlarca insan var olduğunu hissediyorum  yatağa girince bir nevi yalnızlıktan sıyrılmış oluyorum sarı üstümü örtüyor mor suyumu baş ucuma bırakıyor lacivert kendinden beklenmeyecek bir ses tonuyla -ninnimsi bir ses - masallar okuyor. yeşil alnıma iyi geceler öpücüğü konduruyor mavi okuma lambamı kapatıyor.
tek kişilik yatakta 8 kişi yatıyoruz anlıyacağınız -kırmızıyla turuncu biraz erkenci olduklarından benden önce uyuyorlar bir de kırmızı fena horluyor - bu bana güç verdi veriyor vereceğinden de eminim
çünkü yalnız değiliz yalnız olmayanın tüm eksikleri tükenir yeter ki zaman rüzgarına karşı ayakta kalabilsin
dip not: gökkuşağından haz etmeyenler daha farklı yollar bulabilir mesela dün gece 00:11 herhangi bir sebepten ötürü cnbc e yi izlemeyen dostlar buldujları ilk fırsatta biscolata reklemını izlediler izleyecekler :)


daha dip not: o brunoyu bi bulsam ben ...
hepinize huzurlu yıllar dostlar ....