Yastığın yüzümde yol yol iz bıraktığı bir anda yitirdim
inancımı aldığım derin nefesle birlikte. İnancım hayaletlerin olmadığı
yönündeydi. Artık şehir merkezindeki bilmem hangi ağaçtan imal edilmiş sunta
levhanın üzerine ben de not düşebilirdim. “İnancımı kaybettim”. Notumun diğer
kayıp ilanlarından tek farkı inancıma ait bir portenin olmazdı. El yazıları
bile aynı olurdu. Hüsran dolu, gerçekliğin ağırlığı altında ezilmiş ellerin
izleri.
Ölenlerin tekrar bu
dünyaya aramıza dönmeyeceğine inancım kati idi. Sarsılmazdı. Hayaletin olmaması
gerekirdi. Giden, terk eden , gönderilen hatta sürülen yeni konumundan memnun
olmalıydı, zorundaydı. Kurduğum tüm bu
gerçeklik, yastığın yüzümde yol yol iz bıraktığı bir anda buzdan buhara
dönüştü.
Kurulan gerçeklik dünyasında yeri olmayan duygularıma kırık
kalemle imzaladığım dar ağacı biletini uzatırken, gideceği yerde baki kalmasını
beklemiştim. Yastığın yüzümde yol yol iz bıraktığı o an beklentimin hiç de
gerçek olmadığının gerçeği doldurmuştu içimi. Tüm haşmetiyle yıllar önce
sürdüğüm duygularım yeşil kıyafetleriyle buruk bir tebessüm yolluyordu zihnimin
en kuytu köşelerine, eskiden yaşadığı yerlere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder