5 Mayıs 2013 Pazar

misafir yazarlar

merhaba dostlar

gittik, gezdik, gördük, hasret giderdik ve yine döndük. sözü fazla uzatmadan uzun süredir yayınlanmayı bekleyen sevgili beyaz çikletin yazısını paylaşmak istiyorum. resimler müzik ve eser kendine ait yerleştirme düzenini bana bıraktı. formatımızı hatırlarsınız. günlük hayattan seçilen bir fiilin kendilerindeki yansımasını görmek, neler çağrıştırdığını bilmek isteğimizdi. beyaz çiklete "gitmek" fiilinin şerhini düşmesini rica ettiğimde kırmadı sağ olsun
.

bu kadar beklettiğimden ötürü de  beyazımdan özür diliyorum.

keyifli anlar dostlarım

                                                                ***


Gitmek fiilini kulağıma çalınca aklıma ilk gelen yönetmenliğini Hüseyin Karabey’in senaristliğini ise onunla birlikte Ayça Damgacı’nın yaptığı “Gitmek : Benim Marlon ve Brandom” adlı film oluyor.Ayça ve Hama Ali birbirlerine aşıktır.Biri İstanbul’da diğeri ise Irak’ta.Ayça bir seçim yapar ve aşkının peşinden gider.Filmin en can alıcı yerlerinden birinde şöyle der ifadesi derin : “ Kim uçurdu acaba kafamı ? Ben kafam olmadan da yaşarım;çünkü elim,kolum,bacaklarım var sana ulaşmak için ve bir de el bombası gibi fırlatıp,tüm kahrolası sınırları havaya uçuracak bir kalbim.” Gitmek aşktır,aşkın özünü gitmek oluşturur.Uzakları yakın eden o sihirli zaman dilimleri,özlemler ve üstüne tazeleğini koruyan bir sürü anı.Sevgiliyi görme hissi,kokusunu duyma hissi.Benim babam da gitti,sevgilim.Gitmeyi tercih etti.Küllerimi savuracak yer bulamadım yirmi bir sene içimde,yer yoktu dışarı da atamadım.Dışarıda insanların dertleri,konuşmaları,hasetleri,bini bir para yoktan var olmuş halleri.Atamadım içimden.Yıllarca dağlara,bozkırlara baktım durdum mutfağımıza açılan minik bahçemizden..Gitmek üzerine konuşuruz annemle,o gitmedi misal.Benim yanımda olmayı tercih etti,sevdi beni.Yıllar geçti ancak babama karşı ne hissediyorum hala bilmiyorum.Ama şunu biliyorum ki giden sevdiğinin ardından bir ömür bırakıp da gidiyor,ömrünü ellerinize üflüyor hafif bir rüzgarla,oradan yüreğinize kayıyor,kayıyor.Engel olamıyorsunuz.

 

Dilber’e de engel olamadılar,kızgınlıktı onun gitme sebebi.Biraz da aşktan bir şeyler,içinde tutuşup durdu.Başını dik tuttu Dilber,sevdiğine öfkelendi ve gitmeyi tercih etti.Hiç tanımadığı biri ile evlendi.Dilber’in Sekiz Gününden bahsediyorum.Bir Cemal Şan filmi.Başına oturup defalarca izlediğim,iç geçirdiğim film.Dilber kendisine değer veren biri ile gitti.Hafif bir rüzgar eşliğinde,dümdüz bir ovanın hafif yeşil örtüsü ile.Bozkıra dikti başını,ardına bile bakmadan gitti.Sonra bir can aldı Dilber,ölüme yürüdü ve öldürdü.Elleri aşktan bir ölüm üfledi,bir ömür yitti ardından.Gitti sonra Dilber,sessizce.Bozkır uğurladı onu sadece,o gözyaşı döktü ardından.

 

Bir gün ben de gideceğim.Nereye olduğunun önemi yok.Canım acıyor,yankılanıyor sesim coğrafyamda.Dünyaya neden geliriz bilmem,bunca hüznün içinde ürpermez mi insan demsiz geçitlerde.Sabah vakti ya da bir ezan gecesi titremez mi kalbindeki nar taneleri.Kendi ellerimizle atmadık çölün ortasına o nar tanelerini ? Sonra tekrar nasıl üzerini örter insan yaşadıklarının,yaptıklarının ? Alev almaz mı nar taneleri,yürekler yanmaz mı ?

 

Hivron’u bilir misiniz ? Hakkari’de tanıdım ben onların müziğini,yıllarca ve yollarca dinledim.Ruhumun müziğini yapan bir grup yürekli adam diye tanımlarım ben onları.

Yazım boyunca “Dicemidim’i” dinledim.Derler ki Dicemidim’de ;

 

Üşüyorum

Beni sakla bozkırım

Gözlerinin inlerinde

Örgüleri bana barınak yap

Örgülerini ümitlerimin süsü yap

Üşüyorum gene

Beni sakla

 

Beni güzelliğinde sakla

Sonsuzluğunda

Gözlerini aç bana

Derdini anlat bana

 

En büyük hayalim bir gün bozkırın olduğu bir yere gitmek,minik öğrencilerimle.Sadece güneşin ve uçsuz bucaksız bozkırın olduğu bir yere.Tekrardan hayat bulmak için,bu sefer kendi ömrümü kendi ellerime üflemek için.
                                
                                                           ***

8 yorum:

  1. gitmek ne güzel bir konu ve ne de güzel yazılmış.. ellerinizden öpüyorum blogdaşlarım, bu arada bende yazılmaya koyuluyorum kendi üstüme düşen taraflarını ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler kaan

      beyazım sağ olsun ilk oldu. öncü oldu. umarım güzel şeylere meyve olur. küçük çaplı da olsa

      sabırsızlıkla bekliyoruz

      Sil
  2. Yazarken dinlediğini ben de okurken dinledim.
    Müzik eşliğinde "gitmek" konusu daha bir hüzünlü geldi.
    Beyaz Çiklet kadar güzel bir yazı yazıp olayı kotarabilir miyim acaba bilemedim ama deneyeceğim:)
    Bu arada hoş geldin!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoşbulduk semi
      çok hoş bir müzik seçimiydi, gerçekten ilk okuduğumda müzik eşliğinde bende gittim dolandım bozkırlarda dağlarda

      semi; önemli olan fiilin sizcesi nasıl olduğu sorunsalı çok da mühim değil. semi fiilini nasıl görüyor sorumuza cevap alalım yeter sanırım bilmem katılır mısın ?

      Sil
  3. ımtırak ımsı ;)

    Buraya yorum yapmak doğru olur mu bilemediğimdem çekimser kaldım.Lakin yazımı yayınladığın için sana buradan teşekkür etmekten de geri kalamadım.

    Ayrıca blogdaşlara da güzel yorumları için teşekkür ederim.Ben de sizlerin yazılarınızı heyecanla bekliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. emek senin emeğin üstad ben sadece ayna olmak istedim. asıl benim teşekkür etmem gerekli kırmayıp bu projeme dahil olduğun için

      Sil
    2. Meraktayım, nerelerdesin?

      Sil
    3. eksik olmayın semi
      sıkıntılı birkaç süreci atlattık
      umarım güzel bir dönem gelir önümüze

      Sil